24 Mart 2013 Pazar

Şampiyonlar, küme düşenler, UEFA umudu - I

Bu yıl Süper Lig'de olağan dışı bir sezon yaşıyoruz. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray hiç de alışık olmadığımız şekilde puanları birer üçer bırakıyor. Peki normalde ligimiz puan toplama bakımından nasıl bir tablo çiziyormuş? Bundan önceki yıllarda Türkiye liginde durum nasılmış? Kim kaç puanla veya kaç puan ortalaması ile şampiyon olmuş? Diğer ülkelerde durum ne? İnceleyelim.

Aşağıdaki tabloda, Süper Lig, Premier Lig, La Liga, Serie A, Bundesliga ve Lique 1'in maç başına alınan puanlar bakımından tanımlayıcı istatistikleri bulunuyor.


Tablodaki değerler bize ne anlatıyor?

Ortalama: Her ligde maç sayısı aynı olmadığından maç başına ortalama kaç puan alındığı daha iyi bir gösterge,

Standart Sapma: Takımlar aldıkları ortalama puan bakımından ne kadar farklılık gösteriyorlar? Bu değerin yüksek olması ortalama etrafında daha büyük çeşitlilik, küçük olması daha düşük çeşitlilik anlamına geliyor.
İlk Çeyrek: Değerler küçükten büyüğe sıralandığında en alttaki %25'lik dilimin üst sınırı, ligi alt sırada bitiren takımların performansı hakkında bilgi verir.
Medyan: Değerler küçükten büyüğe sıralandığında tam ortadaki değeri verir. Ortalama ile benzer görev görür.
Üçüncü Çeyrek: Değerler küçükten büyüğe sıralandığında en üstteki %25'lik dilimin alt sınırını gösterir, ligi üst sırada bitiren takımların performansı hakkında bilgi verir.


                                          Türkiye İtalya Fransa Almanya İngiltere İspanya
Ortalama 1.384 1.351 1.35 1.37 1.371 1.38
Standart Sapma   0.43 0.396 0.338 0.391 0.447 0.403
İlk Çeyrek 1.147 1.105 1.132 1.081 1.032 1.132
Medyan 1.294 1.25 1.303 1.294 1.25 1.237
Üçüncü Çeyrek 1.588 1.1605 1.546 1.633 1.652 1.579

Beraberlik

6 lige baktığımızda en yüksek puan ortalaması Türkiye'de, daha sonra İspanya geliyor. Bunu şöyle değerlendirebiliriz. Beraberliklerden toplamda 2 puan, bir takımın galip gelmesi durumunda ise 3 puan alındığına göre, ortalaması yüksek olan liglerde beraberlik oranı az, düşük olanlarda ise beraberlik oranı çoktur. Bu bakımdan, İtalya ve Fransa en fazla beraberlik alınan ligler oluyor.

Değişkenlik

Standart sapmaya göre, iyi takımlar ile kötü takımlar arasındaki en büyük fark İngiltere'de. Daha sonra bizim ligimiz geliyor. İngiltere Ligi'ndeki takım sayısının 20 olduğu düşünülürse, İngiltere ile beraber 1.liği paylaştığımız söylenebilir. Bu konuda, takımların birbirine denkliği bakımından Fransa Ligi diğer tüm liglere büyük fark atıyor. Zaten bunu da, bir sene önce şampiyonluğa oynayan takımın bir sene sonra küme düşme mücadelesi vermesinde (veya tam tersi) görebiliyoruz. Yani Fransa Ligi herkesin birbirini yenme ihtimalinin en fazla olduğu lig. Bahis oynarken kesinlikle uzak durulması gereken lig :) . Hem beraberlikler çok, hem de takımlar dengeli.

Ligin Dibi - Ligin Zirvesi Analizleri


Ligin dibindeki takımların performansını gösteren İlk çeyrek istatistiğine göre, bu konudaki en iyi büyük bir farkla Türkiye. Türk liglerinde son sırada bulunan takımlar, diğer liglerde aynı durumdaki takımlara göre çok daha rekabetçi. Bu istatistikte en az rekabetçi olan alt sıra takımları İngiltere ve Almanya'da.

Üçüncü çeyrek istatistiklerini incelediğimizde, İngiltere ve Almanya Liglerinin değerleri dikkat çekiyor. Bunu İngiliz ve Alman takımlarından kalbur üstü olanlarının hepsinin oldukça rekabetçi olmasına bağlayabiliriz. Ülkemizde, genellikle 2 takım bazen de bir üçüncü takım şampiyonluk yarışına giriyor, ondan sonraki takımlar ise İngiliz ve Alman takımlarının üst düzey takımları kadar rekabetçi olamıyorlar.

Medyan bilgisini en sona sakladım. Medyanın ortalamadan yüksek olması, iyi takımların çokluğunu, tam tersi ise azlığını gösterir. Buna göre, tüm liglerde ortalamanın üstünde puan alan takımlar yarıdan az. Bu bilgi yine liglerin rekabetçiliği ile ilgili bir bilgi. Buna göre medyanı, ortalamaya en yakın olan takımlar daha rekabetçi oluyorlar.

Devam edecek...

Bu giriş yazısından sonra, bu konuda daha detaylı analiz ve grafiklere buradan devam edebilirsiniz...

19 Mart 2013 Salı

İnsan Anatomisinin Sınırları

Olimpiyatlar, 100 Metre Koşuları





Olimpiyatlar baştan sona bir spor şöleni. O şölenin en popüler, en merak uyandıran, sonucu her olimpiyatta en fazla beklenen koşusu da 100 m Erkekler Finali. Son yıllarda Usain Bolt'un boy göstermesi ile Finaller daha da fazla ilgi çekmeye başladı. Usain Bolt, Dünya Atletizm Şampiyonası da dahil her önemli organizasyonda rekor üzerine rekor kırıyor. Dünyada bir Usain Bolt çılgınlığı yaşanıyor. Peki, Bolt gerçekten bu kadar iyi mi? Bir başka soru da 100 metre en hızlı kaç saniyede koşulabilir ya da insan anatomisinin sınırları konu hızlı gitmek olunca nereye kadar genişler?

Bugüne kadarki tüm yarışların kazanan derecelerinin grafiği aşağıda görülebilir:


Açıkça görüldüğü gibi 1896 yılındaki 12 saniyeden ,(teknolojik yetersizlikler yüzünden çok kesin olmamakla beraber, 10 saniyeye yakın bir derece olmadığı da açık), Usain Bolt'un yaptığı 9.63 saniyeye doğru bir yolculuk var. Bu arada, Bolt'un 9.58 saniye ile dünya rekoru elinde bulundurduğunu da hatırlatayım. 60'lı yılların sonunda Jim Hines'ın 10 saniyenin altına inen ilk koşucu olduğu dikkat çekiyor. Hatta bu derece o kadar iyi bir derece oluyor ki uzun süre olimpiyatlarda 10 saniyenin altında koşulamıyor.

1984'te Carl Lewis'li dönem başlıyor ve Carl Lewis yeniden 10 saniyenin altına iniyor 9.99 ile. 1988'de Carl Lewis 9.92 ile Olimpiyat rekorunu kırıyor, bundan sonra da bir daha 10 saniyenin altına inilmiyor olimpiyatlarda.

Belli bir limite gelmeye başladığımız ortada. Bilgiye ulaşmanın çok kolaylaştığı ve antrenman tekniklerinin herkesçe bilinir hale geldiği günümüzde, artık farkları çoğunlukla koşucuların çalışma azmi, koşu tekniği ve anatomisi belirliyor. Anatominin önemini ise uzun boyu ve uzun bacakları ile çok büyük fark yaratan Usain Bolt'un derecelerinden daha iyi anlıyoruz.



Sorular

Yazının başında iki soru sormuştum:
1. Usain Bolt o kadar iyi mi?
2. İnsan anatomisinin sınırları nereye kadar uzanır, koşu süreleri ne kadar kısalır?

Bu soruların yanıtları için iki aşağıdaki grafikleri inceleyelim. Bu grafikler geçmişteki bütün koşular ile 2050 yılına kadarki tahminleri içeriyor. Üstteki grafik, Usain Bolt'u bu dereceleri rastgele yapmış bir koşucu olarak değerlendiriyor. Yani, rakipleri ile arasında bu kadar büyük fark olan bir koşucu olarak görmüyor, Bolt'u tarihte bir sapma olarak değerlendiriyor. İkincisi ise Usain Bolt gibi bir koşucunun gelme olasılığını az buluyor ve tahminlerini ona göre yapıyor. İnceleyelim:



Birinci grafikte en dikkat çeken nokta, Usain Bolt'un yaptığı derecelere ancak 2050 yılında yaklaşılabileceğini gösteriyor. Ve yavaşça da olsa, hala  sürenin azalabileceğine dair tahminde bulunuyor. Tabi, 2050 yılından sonrası için olan tahminleri göremiyoruz.

İkinci grafikte ise, Usain Bolt'un faal olacağı dönemler olan 2016 ve belki 2020 yıllarında yine benzer saniyeler beklerken, onun koşmayı bırakması veya yaşlanması ile yeniden 9.70-9.80 saniye civarlarına geri dönülecek ve bu saniyeler en azından 2050 yılına kadar insan anatomisinin limiti olarak kalacak gibi görünüyor.

Cevaplar

Buna göre, çok kısaca, soruların cevapları şöyle:
1. Evet, gerçekten çok iyi (bunu zaten hepimiz biliyoruz), ve uzun bir süre onun yaptığı derecelere ulaşmak çok zor olabilir. Ulaşılsa bile, geçmek çok çok zor olacak...
2. İnsan anatomisinin sınırlarına çok yaklaşıldığı da gerçek, Usain Bolt bu kadar fark yaratan bir koşucu olmasaydı, hala 9.80 - belki 9.70 civarında olabilirdik. Burada ikincilerin yaptığı çok büyük dereceler var ama bir kişinin başarması artık onu daha ulaşılabilir kılıyor, bunu da göz ardı etmeyelim. Yani, Usain Bolt 9.60 civarı koşmasaydı, diğer koşucuların 9.70 yapmaları çok kolay olmayabilirdi.
Bu analiz şu bakımdan işe yaradı açıkçası. Analizle 100 m koşusunda bugüne kadar nasıl bir gelişim olmuş, onu öğrendim, bundan sonra neler olacağını görmek için, tüm 100 m yarışlarını daha heyecanla bekleyeceğim.

Bir de tavsiye

Buradan Uluslararası Atletizm Federasyonu'na naçizane bir tavsiye yapayım. :) Bence 10-15 yıl sonra dereceler birbirine daha fazla yakınlaşabilir, o yüzden saniyeden sonra 2 değil 3 basamaklı bir hassasiyetle zamanı ölçmek için çalışmalara başlamalılar. :) 

Herkese sevgiler.


Popüler Yayınlar